Ömer Alişan ya da bilinen ismiyle Alishot, yarı İngilizce/yarı Türkçe sözleri, özgünlüğü, derinliği ve anlattıklarıyla son zamanlarda radarımıza girmiş genç bir isim. Hedefleri Türkiye’den çok ötede olan, bunu da başarmaması için hiçbir sebep olmayan bir MC kendisi. Genç yaşına rağmen derin sözleri, sanata bakış açısı ve daha birçok etmen onun bu işi yalnızca para için yapmak istemediğini kanıtlar nitelikte.
Alishot ile röportaj yapmak, onun farklı tarzını ve düşüncelerini bir de ondan -şarkıları dışında- dinlemek istiyorduk. Yaptık, birçok farklı konuyu konuştuk, çok da güzel bir röportaj oldu. Kendisini bu röportajdan sonra tanıyacaksanız muhtemelen bundan sonra düzenli olarak dinleyeceksiniz. Hadi başlayalım!
Rapertuar: Şu anki hayatından memnun musun?
Alishot: Elhamdülillah. Sevdiklerim yanımda, sınavları atlattım. Başka ne isterim? Eylüle kadar okul namına hiçbir işim yok. Bu yazımı tamamen müziğe adadım. Her adımımızı bir öncekinden daha büyük atmaya çalışıyoruz, ölüm bizi alana dek yürümeye, koşmaya devam.
Alishot kimdir? Seni tanımayan okuyucularımız için kendini tanıtabilir misin? Alishot müzisyen kimliğinin dışında kimdir, nelerle uğraşır bunlardan da bahseder misin?
Alishot bir modern sanat projesidir, diyebilirim. Bazı şarkılar vardır, dinledikçe tüylerinizi ürpertir. Alishot, böyle şarkılar yapmaya çalışan birisi. Tabii her süper kahramanda olduğu gibi bu maskenin de ardında bambaşka bir hayat var, sürekli Alishot olarak yaşamıyorum. Gerçek ismim Ömer Alişan; 1999 doğumluyum, Ankara’da Tıp okuyorum. Ankara’dan önce hayatımın uzun bir döneminde Malatya’da yaşadım, burası benim fikir dünyamın şekillendiği şehirdir. Tarihi, dini, Almanları, Rus yazarları, politikayı, sanatı bu şehirde öğrendim. Büyükşehir Belediyespor için basketbol oynadım. Aşık oldum. Fikir kitaplarını fosforlu kalemle karalamayı ve dünyayı severim. Böyle tatlı, azıcık da “weirdo” bir adam Alishot işte. (Hakancım selamlar, haklıydın en başından beri 🙂 )
Ne kadardır bu müzikle uğraşıyorsun? Rap yapmaya nasıl başladın?
İlk kaydımı 2012’de bir arkadaşımın bilgisayarına çubuk mikrofonla almıştım. Melih Falakaoğlu ağabeyimin yaptığı bir altyapıyaydı. O zamanlar ikimiz Michael Jackson’ın hayatını anlatan bir belgesel hazırlamak için bir araya gelmiştik. Sonra işler çok farklı yönlere ilerledi ve böyle bir şarkı çıktı ortaya. Çok fazla Eminem dinlerdik ikimiz de, halen hiç yoksa 50-60 parçası ezberimdedir belki. Sonra tabii baktım yapıyorum bu işi biraz, 2015’te SoundCloud üzerinden 20-25 tane İngilizce parça yayınladım. En sonunda da Ankara’da NFV ekibiyle tanıştık ve asıl maraton başlamış oldu.
Mahlasının anlamı nedir ve nasıl ortaya çıktı?
Önceden Alisan ismini kullanıyordum, Ankara’da ekip arkadaşlarımla bu işi ciddi ciddi kovalamaya karar verdikten sonra türkücü esprileri yapılmasın diye yeni bir mahlas arayışına girdik. Hafızam beni yanıltmıyorsa Cem Erayman’ın fikriydi Alishot ismi. Önce çok tereddüt ettim ama bugünlerde sadece mahlasımı tebrik etmek için bile mesaj atanlar oluyor, ben koymadım arkadaşlar, tebriklerinizi aynen NEFARKIMIZVAR ekibine iletiyorum.
İngilizce’ye nasıl bu kadar hakimsin? İngilizce söz yazmaya nasıl başladın?
İngilizce’yi 11-12 yaşlarında kendi kendime konuşarak öğrendim, dillere de çok meraklıydım her zaman. Baba tarafım Laz’dır, Türkiye’de şive zannediliyor ama Lazca diye kafkas grubuna ait bambaşka bir dil var. Megrelce’yle kardeş, Gürcüce ile kuzen bir dildir. Evde hep onu duyuyordum, sonra okulda da İngilizce görmeye başlayınca kendi kendime röportajlar vermeye, sohbetler etmeye başladım. Kelime hazinem biraz zayıftır ama Osmanlıca okur, yazarım. A2’lerde A3’lerde de Norveççe ve Almanca çalışıyorum bu sıra.
Bazı şarkılarını yarı İngilizce/yarı Türkçe şekilde yazıyorsun. Anlatmak istediklerini net bir şekilde anlamak için dinleyenlerin iyi derecede İngilizce bilmesi şart mı sence?
Burada biraz konu dışına çıkacağım ama bir sanatçı, eseri ortaya koyduktan sonra artık sanatçının “anlatmak istediği” kavramı yerine, o eseri izleyenlerin “anladığı” kavramı geliyor. Bir şarkı bizden çıkıp gittiyse, yayınlandıysa, artık ondan alınacak ne varsa sanatseverlerin takdiridir. Soruya dönecek olursak, Fransızca iki kelimeyi bir araya getiremem ama Je Veux şarkısında hangimizin içine buruk bir neşe dolmadı? Müzik, vokal hepsi müthişti sonra sözlere de bakınca tuzu biberi oldu. Yani İngilizce bilmeye gerek yok aslında, çevirilerine bakınca şarkılarla ilgili bir taslak oluşturuyor beynimiz kendi kendine. Zaten ben de sözlerimi paylaşıyorum, talep gelirse çevirilerini de paylaşabilirim seve seve. Eminim İngilizce bilmeyen arkadaşlar da çok sevecektir.
Yaptığın müziği “geleceğin müziği” olarak tanımlıyorsun. Bunu biraz açabilir misin?
Geleceğin müziği… Çok da bahsetmek istemiyorum bundan çünkü insanlar taşa tutacaklar bizi çok açarsak ama ben biraz daha derin müzikten hoşlanıyorum ve bu derin müziğin bir noktada piyasayı ele geçireceğine inanıyorum. Derin müzik lafının yanlış anlaşılmaması için birkaç örnek vereyim, mesela kafa salladığımız Highest in the Room şarkısı bence gayet derin bir parça. A$AP Forever’ın remix’siz hali falan mesela…
Bir yandan da Tıp okuduğunu biliyoruz. Nasıl olacak bu iş? İleride Rap veya Tıp arasında bir seçim yapacak mısın yoksa rap’in Ferhat Göçer’i olup ikisini aynı anda mı devam ettirmeyi düşünüyorsun?
Gün 24 saat, hiçbir şey için başka bir şeyden vazgeçmem sanırım. Hızlı yaşamayı, oradan oraya koşturmayı seviyorum. İkisinin de hakkını verebilirsem, ikisini de yapmak isterim. Henüz böyle bir karar vermek için çoook erken.
Ankara/Bahçelievler’de arkadaşlarınla birlikte kurduğunuz NEFARKIMIZVAR isimli bir oluşumunuz var. Bu oluşum nedir, ne yapar, ne amaçla kuruldu, kısaca bahsedebilir misin?
NEFARKIMIZVAR! Biz zaten hep beraber takılan beş adamdık, her birimiz sanatın bir yönüyle ilgileniyorduk, bizi çok etkileyen eserlere, insanlara bakıp “ne farkımız var” diyorduk. Sonra neden bu işi beraber yapmıyoruz, dedik ve buraya kadar beraberce gelebildik. Şimdilik sadece beni gördünüz ama NFV çok katmanlı bir oluşum, ne zaman ne olacağı belli olmaz, her an bambaşka işlerle çıkıp gelebiliriz 🙂 Durmaksızın’ın introsundaki solo gitar bölümünü yazıp çalan, bütün mühendislik işlerini yapan NFV’den Osman Gök’ün Uzay grubunun da yeni işleri yayınlandığında insanların kafasında NFV daha sağlam temeller üzerine oturacaktır. Wait for it!
Türkiye’den beğendiğin/çalışmak istediğin isimler var mı?
Benim yaş grubumda inanılmaz rapçiler var. Öncelikle hem müziğe bakış olarak benzeştiğimiz, hem de kafalarımızın uyuştuğunu düşündüğüm için Motive’yle çalışmak isterdim. Yung Ouzo’yu çok beğeniyorum, onla da bir şeyler yapmak güzel olabilirdi. Onun dışında şehirde müziği inanılmaz yerlere taşıyan iki abimiz, hepimizin abileri Aga B ve Ezhel var tabii ki.
Kısa ve uzun vadede neleri başarmak istiyorsun? “Durmaksızın” parçanda Grammy’den bahsediyorsun, gerçekten o kadar büyük hedeflerin var mı?
Kısa vadede önümüzdeki iki parçaya bakıyorum. Gerçekten beğendiğimiz, içimize sinen iki parçamız var. Bunlara Barış Ağırbaş ve Hakan Kara’yla müthiş iki klip çekeceğiz inşallah. Onlar Durmaksızın’la başardıklarımızın ötesine geçirecektir bizi. Uzun vadede ise; evet bir Grammy almak istiyorum, kim istemez ki? Bu benim için bir çocukluk hayali, başka bir soruda kendi kendime konuşurdum demiştim, o konuşmalardan birisi de Grammy acceptance konuşmasıydı. Çok provasını yaptım, umarım kazanırız. Anlatınca insanlar gülüyorlar ama neden olmasın, diyorum ben. Daha önümüzde uzun yıllar var, çok gencim, 30’uma gelmeden ödülü Türkiye’ye getirmiş oluruz herhalde.
Şarkılarında sık sık J. Cole’dan bahsediyorsun. Onun sendeki yeri tam olarak ne?
J. Cole, 2014 Forest Hills Drive ile çalma listelerime girmişti. Sonra o düetsiz debut albüm muhabbetleri yayılmaya başlayınca, ilk dönemlerimde çok etkilendim ondan. İnanılmaz flowlar, inanılmaz bir enerji. Benim için yeri çok özel bir adam çünkü başka türlü bir müziğe açılan ilk kapılardan biriydi o zamanlar.
“Beni yetiştirdi J. Cole, bilmiyo’du bu gemiyi alabora edeceğimi.”
O dönemler beni çok etkileyip müzik tarzıma yön veren birçok adam var tabi ki ama J. Cole ve Kendrick Lamar yaptığım bütün listelerde her zaman başı çekecek.
Bu sıralar en çok dinlediğin 3 şarkı veya albümü öğrenebilir miyiz?
The Weeknd’in After Hours’u,
Travis Scott’un Birds in the Trap Sing McKnight’ı,
Albüm sayılmasa da, sonuçta bir derlemedir: Drake’in Dark Lane Demo Tapes’i en çok dinlediğim albümler.
Bu sıralar çok dinlediğim şarkılar bu albümlerden çok farklı ama,
Bu sıra Guns N’ Roses’ın Sweet Child O’ Mine’ına takık durumdayım.
Kid Cudi ve Willow’un Rose Golden’ı,
Bir de Future – Too Comfortable.
Ekibe selam, hepsi ya beraber dinlediğimiz ya da bana önerdikleri şarkılar.
Son olarak, önümüzdeki projelerinle ilgili ilk defa burada duyacağımız bilgiler verebilir misin?
Geçenlerde Skylark ile birlikte Spotify Yeraltı listesinde kapak olan Özeren’le yeni şeyler üzerinde çalışıyoruz, iki tane benim solo klipli bomba şarkım var, küçük küçük parçalar, Instagram videoları olarak haftada bir gelecek ve yakın zamanda Malatya’dan hiç duymadığınız sound’larla birkaç dostumun işleri yayınlanacak, hepsi ve daha fazlası için takipte kalın ben çıktıkça haber ederim 🙂
Bu güzel röportaj için rapertuar.com ailesine, beni ben yaptıkları için de başta her şeyim Pınar’a, aileme sonra bütün NEFARKIMIZVAR ekibine teşekkür ederim. ALL YOU NEED IS LOVE.
Biz de sorularımızı bu denli özenle yanıtladığı için Rapertuar ekibi olarak Alishot’a teşekkür ediyoruz. NEFARKIMIZVAR ekibine de selamlar.