Kelime anlamını bir şeye sahip olmadan ondan yararlanmak olarak çevirebileceğimiz streaming özellikle müzik, film-dizi, oyun gibi sektörleri bir süredir domine ediyor. Yıllardır alışılagelen birçok normu da değiştiren streaming dünyasının müzik kısmına, hatta özellikle rap müzik kısmına değineceğiz konumumuz gereği.
Spotify ve türevleri olarak adlandırabileceğimiz müzik stream platformları artık uzun diyebileceğimiz süredir müzik dinlediğimiz adresler. Kaset veya CD almak, albüm satın almak, plak çalmak gibi kavramlar epeyce uzağımızda kaldı. Bu değişimin pek çok artısı olduğu gibi, eksileri de yok değil. İnsanlar -genelde- istedikleri, sevdikleri şeyleri de değil de karşılarına ne çıkarsa, ne popülerse onu dinliyor. Top 50, top 100 gibi listelere giren şarkılar zaten belli bir dinlenme ile oralara gelip, orda kaldıkça daha da dinleniyor. Her şey gibi müzik de çok hızlı tüketiliyor. Bir sanatçı 1 sene gibi eskiden hiç de abes olmayan aralar verdiğinde neredeyse unutulmaya yüz tutuyor. Sanatçıları belli bir kalite parametresi kaygısına girmeden sürekli üretmeye, dinleyicileri ise kabaca sürekli aynı şeyleri dinlemeye iten bu streaming sisteminin iyi yanları da var tabii, özellikle de bilinçli bir dinleyici iseniz. Eskiden 1-2 albüme verdiğiniz parayı, şimdi aylık olarak streaming platformlarına ödeyip bir anda 1996 yılına ışınlanabiliyorsunuz. İstediğiniz yıldan istediğiniz albüme ve şarkıya tek tıkla erişebiliyorsunuz.
Bu sistem sanatçıları da farklı farklı stratejiler yapmaya zorladı bir bakıma. Bazıları fazla dinlenmek için, bazıları beğendikleri şarkıların arada kaynamasından korkarak şarkılarını yayınlarken belli bir planlama üzerinden ilerledi, ilerliyor. Türkiye piyasası özelinde albümlerden çok single’lar dinlendiğinden eskiye oranla albüm sayısı azaldı maalesef dikkat ettiyseniz. Yayınlanan çoğu albüm ise beklenenden kısa oluyor veya “part” şeklinde dinleyiciler ile paylaşılıyor.
Kamufle‘nin son projesinde uyguladığı strateji örnek gösterilebilir mesela. 12 parçadan oluşan 19T albümünü, arada bazı şarkıların kaynacağı endişesi ile 4 part halinde yayınlama kararı vermişti. Keza Tepki de 212 albümünü 2 kısım şeklinde yayınlayacağını açıklamıştı. Maalesef müzisyenler günümüzün dinleme alışkanlıklarından dolayı böyle stratejiler uygulayabiliyor. Her ne kadar benim düşünce yapıma uygun gelmese de durumu biraz olsun anlayıp saygı gösteriyorum.
Amerika piyasasına gelirsek, orada durum bizimkinden tam tersi şekilde ilerliyor. Özellikle belirli bir kitleye sahip sanatçılar, albümlerini uzun tutup albümün toplam stream sayısını arttırmayı hedefliyor. Çoğu şarkıcı da bu hedeflerini “Deluxe versiyon” üzerinden yapıyor.
Drake‘in Scorpion albümünü 25 şarkı yapması, Lil Uzi Vert‘ün arka arkaya 2 albüm yayınlayarak 32 şarkılık bir playlist oluşturması, Lil Baby ve NAV‘in kısa aralıklarla albümlerine Deluxe versiyonlar eklemesi hep bu bahsettiğim stratejiden kaynaklanıyor. Örneğin Drake, Scorpion albümü ilk haftasında toplam 1 milyar stream gibi başarıya ulaşmıştı. Ayrıca Drake, tarihte 50 milyar stream’i geçen de ilk sanatçı konumunda. Albümüne 10 şarkı koyarak veya part halinde yayınlayarak bunları yapamazdı.
Almanya’dan bir örnek vermek istiyorum bir de. Ufo361, 13 şarkıdan oluşan son albümü Rich Rich’in 8 şarkısını daha önce single olarak yayınlamıştı. Günümüzde en çok tercih edilen yayınlama stratejisi de bu zaten. Albüm için hazırlanan single’lar ve onlara çekilen klipler ile albüme hype yaratmayı deniyor sanatçılar.
Tabii ki bunlar her zaman tartışma konusu oldu ve olacaktır da. Sanatçılar o anki durumlarına, piyasanın haline göre düşünüp taşınıp projelerini nasıl yayınlayacaklarına karar veriyorlar. Dinleyiciler olarak bizlere düşen listelere değil, sevdiğimiz sanatçıların güzel işlerine odaklanmak bana kalırsa. Sağlıcakla kalın!