Müzik solo bir şekilde yapıldığı kadar grup halinde de yapılan bir sanat türü. Bazı oluşumlar “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.” sözünü kuvvetli şekilde desteklercesine müzik yapabiliyor. Haliyle müziğin janralarından biri olan rap’te de gruplar/oluşumlar/ikililer eskiden beri oyunun büyük bir parçası. Ancak farkında mısınız bilmiyorum ama geçmişe kıyasla sayıları ve elbette etkileri azalıyor gibi görünüyor.
Bir süredir üzerine düşündüğüm bu konu, Türkiye’den Tahribad-ı İsyan’ın ve Amerika’dan da Migos’un dağılmasıyla iyiden iyiye dikkatimi çekmeye başladı. Ben de konu üzerine düşüncelerimi, görüşlerimi belirli bir araştırma ve filtre sürecinden geçirip sizlerle paylaşmak istedim.
Öncelikle olayın en başına dönelim istiyorum. Hip-hop kültürünün müzik ayağı biliyorsunuz 1973’te DJ Kool Herc’ün verdiği parti ile başlıyor. MC’lik, rapçilik gibi kavramlar bu partiden hemen sonra ortaya çıkmıyor. Birkaç yıl ev partileri ve bu partilerde insanları coşturmak için mikrofona “Hey!”, “Yo!” gibi kelimeler söyleyen kişiler yavaş yavaş yazdıkları sözleri de sahnede söylemeye başlayıp reaksiyon alınca MC’lik, rapçilik ortaya çıkıyor. 1978 yılında dönemin en tanınan DJ’lerinden Grandmaster Flash, yanına Melle Mel, Keef Cowboy, Scorpio, Rahiem ve The Kidd Creole’u da alarak Grandmaster Flash and Furios Five grubunu oluşturuyor. Bu grup, The Sugarhill Gang ile beraber ilk rap oluşumlarından biri olarak kayıtlara geçiyor.
Rap müziğin çıktığı yıllara bu denli ışık tutmamın sebebi, olayı günümüze bağlamak. Rap müziğin ilk yıllarında sayı olarak gruplar ve solo sanatçıları kıyasladığınızda gruplar daha ağır basıyordu. Uzunca bir süre de gruplar, oyunun içinde büyük bir yer edinmeye devam etti. 2000’li yıllara gelindiğinde ise artık kapitalizm müziğin içinde de iyiden iyiye kendini hissettirmeye başlamış ve “endüstri” dediğimiz canavarın sanatçılara sundukları, diğer birçok şeye göre daha cazip gelir olmuştu.
Amerika temelli devam edecek olursak; geçmişten Run-DMC, Wu-Tang, Outkast, The LOX, A Tribe Called Quest, Three 6 Mafia, Public Enemy, N.W.A, Naughty by Nature, Beastie Boys, De La Soul gibi grupları rahat rahat sayabilirken günümüz rap piyasasından düşünüldüğü zaman nicelik olarak kesinlikle bir azalma var. Hali hazırda grup veya ikili olarak devam edenlerin de etkilerinin yukarıdaki efsane gruplar kadar etkili olamadıkları su götürmez bir gerçek. Şunu da eklemekte fayda var ki Spillage Village, Beast Coast, A$AP Mob, Odd Future gibi oluşumlar kurmak geçmişten günümüze geldikçe daha çok tercih edilen bir durum oldu. Bu oluşumlar bir grup gibi hareket etmekten çok, solo kariyerlerinde ilerleyen ancak zaman zaman bir araya gelip ortak albümler de üreten oluşumlar hüviyetinde. Rae Sremmurd, EARTHGANG, $uicideboy$, dağılana kadar BROCKHAMPTON ve Migos ise günümüzün başarılı grup örnekleri arasında sayılabilir.
Peki, yazının başlığındaki soruyu tekrar yöneltmem gerekirse: Rap müzikte gruplar/oluşumlar neden azaldı?
Özellikle Türkiye’deki örneklerinden de anlaşılacağı üzere günümüzde rap gruplarının azalmasının nedeni genellikle para odaklı oluyor. Hatta direkt somut örnek vermek gerekirse; Tepki bir podcast’te “İşin işine para girdiği zaman hiçbir şey aynı kalmıyor.” minvalinde bir cümle sarf etmişti. Bunu kendi içinde durum için dememişti belki ama aslında tam olarak da o şekilde yorumlanabilirdi. Bir üye diğerlerinden öne çıkıp daha fazla para kazandığı zaman en ilkel insanlık duyguları harekete geçiyor ve bu durum, diğer üyeler tarafından itiraf edilmse de hoş karşılanmıyor.
Paranın yanında elbette kişilerin egoları da gruplar ve ikililer için tehlike arz eden bir unsur. Rae Sremmurd ikilisini oluşturan Swae Lee ve Slim Jxmmi öz kardeşler biliyorsunuz ki. Swae Lee’nin özellikle Unforgettable ve Sunflower şarkılarının ulaştığı kitle sonucu kendini Jxmmi’ye göre getirdiği konum ortada. Öz kardeş olmalarına karşın, aralarında sorun olduğu ve solo kariyerlerine odaklanacakları haberleri çıkmıştı bir dönem. Ülkemizden bir örnek 832 grubu olabilir. İçeride yaşananları tam olarak bilmiyoruz elbette ama Motive’nin grup içinde parlamasıyla sorunlar çıkmaya başlamış ve oluşum hiçbir şarkı yayınlayamadan dağılmıştı. Son olarak da Tahribad-ı İsyan grubu burada örnek olarak gösterilebilir. Liseden itibaren çok yakın arkadaş olan Zen-G ve Asil’in arası geçtiğimiz aylarda bozulmuş ve ikili, yollarını birbirine sert sözler sarf ederek ayırmıştı. Aralarının bozulması ile Zen-G’nin solo kariyerinde yükselmesi bence birbirinden bağımsız olaylar değil. Zaten Asil’in de Zen-G’yi “ünlü-paralı” bir çevreye takılmakla suçlamıştı. Bu da aslında teorimi kanıtlar nitelikte. Özetle; grup üyelerinden birinin parlaması, bazı gruplar için yolun sonu olabiliyor. Mesela rock müzikte buna daha az rastlanır çünkü grup kurulurken vokal belli, bas gitar belli, bateri belli vs. Büyük bir sürpriz olmadığı sürece vokalistin diğerlerinden daha fazla parlayacağı en başından herkes tarafından biliniyor.
Rap eskiye göre grup ve oluşumların çoğunlukta olduğu bir piyasadan bireyselliğe doğru döndü. Aslında dünya genelinde insan yaşamının gidişatı da bu şekilde. Yaşamın nasıl olduğu bu yazının konusu değil ama ben kendi adıma rap gruplarının daha fazla olmasını isteyen bir dinleyiciyim. Kolektif bir şekilde uyum yakalandığı zaman ortaya çok güzel işler çıkabiliyor. İstanbul Trip’in çok sevdiğim bir şarkısıyla yazıyı sonlandırıyorum. Hip-hop’la kalın!