Rapertuar olarak bize gelen mesajlar ve mail’ler, bizim denk geldiğimiz videolar ile yetenekli olduğunu düşündüğümüz isimleri tanıtmaya devam ediyoruz.
Geçen hafta çıkardıkları Düzene İnat parçasıyla dikkatimizi çeken bir bağımsız oluşum ve onun sanatçıları ile tanıştıracağız sizleri.
Instagram hesabımızda çıkardıkları şarkının müzik videosunu paylaşmıştık ancak onları daha yakından tanıyıp sizlere de tanıtmak istedik. O nedenle sözü şimdi NRFP Connection‘dan Kabeka, Papz ve Nypheria‘ya veriyoruz.
“Müzik harici her konuda ayrıştığımız bu dönemde, müzik türlerini ayrıştırmadan icra edebildiğimiz tüm janraları, hiphop çevresinde dizayn etmek istiyoruz. Bunun ilk ürünü de Düzene İnat oldu. Rap diğer müzik kategorilerinden beslenebilen bir kulvar. Bunun hakkını vermek vazifemiz gibi. Belki de bu yüzden bunu sırtlamak için NRFP Connection kuruldu.”
KABEKA
Öncelikle Rapertuar ekibine kendim ve ekibimin adına çok teşekkür ediyorum bize bu imkanı sundukları için. Umarım keyifli bir yazı olur.
Merhaba ben Kutay Kaygısızlar. Nam-ı değer Kabeka. 27 Ocak 1996 yılında Kayseri’de dünyaya geldim. Aslen Antalyalıyım ancak babamın emekli asker olmasından dolayı küçük yaşlarımdan beri Türkiye’nin her yerini gezme/yaşama fırsatı buldum. Bu yüzden kendime Türkiyeliyim diyorum. Bu yaşama şekli, psikolojik ve sosyolojik bakış açımı zenginleştirdi ve 11-12 yaşlarında günlük tutarak kalem kağıtla tanıştım. Günlükler kendi içinde betimlemeye oradan da şiirlere dönüşmüştü. Müziğe rap’in aksine aslında hard bir rocker olarak başladım. 13 yaşımda babamın aldığı 60 liralık gitarla 1-2 yıl kendi çapımda takıldıktan sonra 15 yaşlarında Isparta’da liseye yeni geçtiğim dönemlerde bir alternatif rock grubu kurmuştuk. Grubun ismi Risk’ti. Tabii bunun öncesinde yine 11’li yaşlara dönersek rap’le tanışmam ve bana şiirlerin hissiyatını rap müziğe dönüştürmesini sağlayan kişi Sagopa Kajmer’di. Düşersem Yanarım klibi benim için ilk rap klibi diyebiliriz.
Akış esnasında arada bir zaman anlamında ileri geri yapmak istiyorum çünkü anlatacak şeylerin birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Gelelim bu rock grubu işlerine. 16-17 yaşlarında Akdeniz bölgesinde birçok yerde reşit olmamamıza rağmen sahne aldık. Belki de bizim için o dönem en yüksek kariyer çizgisi üniversitelerin bahar şenliklerinde birçok ünlü simanın headline’ında alt grup olarak çalmaktı. Hayatımdaki belki de ilk iş disiplini, zaman yönetimi ve ekip ruhunu burada tattım. Isparta her ne kadar Antalya gibi uluslararası bir şehre yakın olsa da maalesef küçük bir Anadolu şehri olarak kalan bir yer. O dönemin şartlarına göre de efektif bir şekilde takıldığımızı düşünüyorum. Tabii Antalya demişken kuzenlerim orada olduğu için yaz tatillerinde her zaman Antalya’ya giderdim ve Sagopa ile kendi başına başlayan rap müzik sevdam orada daha fazla katlanırdı. Çünkü Antalya’da o dönemde ciddi anlamda bir underground rap ortamı vardı. Pit10 (Server Uraz), Şanışer, Cumali Efrah, Sokrat ST, Ais Ezhel ve daha sayamadığım birçok dönemin rapçisini garip mekanların garip alt katlarında izlemişliğim vardır. Bu hiphop partilerinden sonra acapella, freestyle kültürüne uyup güzel anılar geçirirdik. Belki de benim yeteneklerime ve seviyeme dar gelen Isparta’nın acısını bir nebze de olsa Antalya’da unutuyordum.
Daha sonrasında üniversite için İstanbul’a taşındım. Maalesef İstanbul’da aktif bir müzisyenlik hayatı geçiremedim, bırakmıştım müziği. Dinleyici boyutuna geçtim. Aslında İstanbul’a alışmak ve koşuşturması da buna etken oldu. Birden beyaz yaka hayatı, şirketlerde kurumsal hayatı öğrenme derken sadece konserlere gider oldum. Daha sonrasında 2017’de Ezhel’in Müptezhel lansman konserinde Karga Bar’da kuliste Sercan abiyle görüşme fırsatı buldum. Sıkı bir reggae kültürü sevdalısı olarak muhabbet ederken gece bittiğinde kendi kendime sordum niye geri dönmüyorsun diye. Geri dönecektim ancak uzun dönemden beri müziğin içinde olmadığım için paslandığımı hissettim. Geri dönüşüm aslında zaman aldı diyebilirim. 2018’in sonbaharında ise bir dönem Govinet (MOB Entertainment’ın sahibi şirket) bünyesinde asistan olarak bulundum. Bu ve bunun gibi birçok music business ile ilişkili organizasyonda edindiğim tecrübe nihayetinde kendi oluşumumu niye kurmuyorum dedim. Uzun süren çalışmalar sonunda lisedeki rock grubundan olan arkadaşım ve şu an ki ortağım Denizcan Yılmaz (Papz) ile tüm durumları konuştuk. Geri dönüyoruz ama çok ciddi dönüyoruz bunun bilincinde ol dedim. Kendisi de onayladı ve NRFP Connection bağımsız müzik label’ı olarak Eylül 2019’da temellerimizi attık.
Biraz sizlere NRFP Connection’dan bahsetmek istiyorum. Ancak ondan önce son olarak Kabeka neler yapacak bunlardan da bahsetmek istiyorum. Kişisel özellik olarak içi boş anlamsız hiçbir şeye gelemiyorum. Bence hayatın amacı da bu. Bir anlam için yaşamak şahsen. Düzene İnat’la birlikte giriş mesajı da olsa hem müzik hem de sözler anlamında duygumu dinleyiciye geçirdiğimi düşünüyorum. 2018’den itibaren üzerinde çalıştığımız birçok proje var. Kendime sadece rapçi diyemem çünkü sizlere Kenny Rogers’tan bir country busesi kondururken arkada Red Hot Chili Peppers’tan Otherside’ı seslendirebilirim veya güzel içkili ortama sahip olan bir partide Kendrick Lamar enerjisini yakalatabilirim. Başkalarını bilmem ama ben müzik faşisti değilim. Rock yapabiliyorsam Kabeka rockçıdır, rap yapabiliyorsam Kabeka rapçidir. Önemli olan hissiyatı olan, insana geçen kaliteli müzik yapmak. Düzene İnat’tan önce numunelik diyebileceğimiz iki çalışma oldu. Biri yine üçümüzün yaptığı “Çıtır Çerez 1” adlı kısa bir parçaydı. Diğeri ise benim solom olan “Capri Sun” adlı bir çalışmaydı. Nisan 2020 tarihinde yayın hayatımıza aslında Düzene İnat parçasıyla girecektik ama corona illeti ve benim bu yıl içinde 1 aylık süre zarfında askere gitmem parçanın çıkış tarihini buralara kadar getirdi. Umarım bundan sonra büyük bir aksilik olmadan seri üretime devam edeceğiz sizlere kendimizi kanıtlamak için.
NRFP Connection‘a kısmına girelim o halde. Yukarıda bahsettiğim üzere eski grup arkadaşım olan Denizcan Yılmaz (Papz) ile Eylül 2019’da Antalya merkezli olarak oluşumu resmi olarak kurduk. Bu ekip aslında yeni nesil start-up mentalitesinde olan müzik sektöründe dijital iş modellemesini kılavuz eden yeni nesil bir garaj şirketi. Maalesef ülkemizde müzik sektöründe yıllardan beri kuralı olan herhangi bir sistem yok. 70’li yıllardan beri gelen plak şirketi faciaları ile dolu. Bu yüzden bağımsız müziğin önemi ve eğer global anlamda music business bilgisine sahip olunabilirse kendi stratejilerini ortaya koymak en mantıklısı. NRFP Connection aslında 3 kısımdan oluşuyor. NRFP Media, NRFP Entertainment, NRFP Label. Şu anda aktif olarak media ve label kısmı çalışıyor. Yıllar içinde gelişime bağlı olarak entertainment kısmındaki hareketlilik daha da artacak.
Sanatçı anlamında şu anda aktif 3 sanatçımız, 2 prodüktörümüz ve 1 ses mühendisimiz var. İşin işletmesel operasyonu kısmında İstanbul ekibiyle birlikte totalde 4 kişi çalışıyoruz. Yani genel olarak ekibimiz 10 kişilik. Diğer şirketlerden tek farkı sanatçıların hem işin business kısmında hem de sanatçı kısmında olması. Zaman zaman zor gelse de kendi kurallarını koymak kadar keyiflisi yok tabii. Birazdan sıramı devredeceğim kişi ise Papz’dan sonra Nypheria. Ekibimizin 3 sanatçısından biri. NRFP Connection herhangi bir janra (müzik türü) label’ı değil. Yani biz sadece rap müzik odaklı iş yapıyoruz diyemeyiz kendi kısmımda bahsettiğim gibi. Herkesin kendini iyi hissettiği tarzı tabii ki var. Zaman zaman türlerde gezinerek veya paslaşarak aslında janralarımızı çeşitlendiriyoruz.
Umarız ülkemizde yıllar içinde bu sektörde yenilikçi akımlara yön verebilen bir ekip oluruz.Tabii ki sizin desteklerinizle. İyi müzik yapan insanlara kapımız her zaman açık. Aynı zamanda müzisyen değilim ama bir sanatçının konumlandırmasını, stratejileri veyahut görsel çalışmalarını yapabilirim diyen, bahsettiğimiz vizyonda ilerleyebilecek kişileri de her daim kucaklıyoruz.
Benden şimdilik bu kadar.Yeni yazılarda görüşmek üzere!
PAPZ
Merhaba ben Papz yani Denizcan Yılmaz. 10 Haziran 1996 Isparta doğumluyum. Çocukluğum Isparta’ya bağlı bir kasabada geçti. Doğal olarak 4-5 yaşlarında Anadolu türküleriyle birlikte müzikle tanıştım. Aileden gelen bir müziğe yatkınlığım var diyebilirim. Temelimi aile köklerinden aldığım için bu yaşlarda müziğe olan yeteneğimi keşfettim ve kendi çapımda yıllar içinde enstrümanlar arasında gidip geldim. Kendi imkanlarımla 10 yaşında başta gitar olmak üzere birçok telli çalgılar, davul vb. vurmalı çalgıları öğrendim. Enstrümanlara hakim oluşum arttı. Ortaokul zamanında kasabadan merkeze taşındık. Bu dönemde dershaneden müzikle ilgilenen kişilerle amatör bir grup kurduk. Birkaç sene kadar gitar çaldıktan sonra ergenliğin verdiği hissiyat ve kızların davula ilgisini gördükten sonra komik bir şekilde davula ilgim arttı ve zamanla çeşitli gruplarda davul çalmaya başladım. Liseye geçtiğim zaman ise Kutay’la tanıştım. Ciddi anlamda çok rastgele bir tanışmaydı. Liseler arası bir basketbol maçında tanışmıştık. Orada ikimizin de müzikle ilgilendiğini bunu geliştirmemiz gerektiğini söyledik birbirimize ve Risk adında ilk sistematik grubumuzu kurmuş olduk. 18 yaş altında olmamıza rağmen bar sahneleri, lise ve üniversitelerin şenliklerinde çalmak inanılmaz bir sahne tecrübesi elde etmemizi sağladı bize. 3-4 yıl aktif bir şekilde çaldık. Tabii belirtmem gereken nokta şu ki ben rapçi değilim. Elbette rap müziği biliyordum ve sevdiğim kişiler vardı ama her zaman daha distortion soundlu metal/rock işlerini yapıyor, dinliyordum. Zaten Düzene İnat sound’undan anlayacağınız üzere bu huyumdan da çok vazgeçmedim. Üniversite dolayısıyla şehir tercihlerimiz farklı olduğu için Risk dağıldı. Üniversite hayatımın ilk yılı İzmir’de geçti. Bana uymayan bir bölüm seçtiğim için okuldan uzaklaştım ve tekrar müziğe döndüm. İzmir’de metalcore grubu olan Grey Pieces’te davulun başına geçtim ancak bir single ve bir EP albüm yaptıktan sonra grup dağıldı. Yine bireyselliğe döndüğüm dönemde farklı bir yanımı keşfettim. Sadece enstrümanlar üzerinde bir hakimiyet sağlamak değil, tüm müzik dinamiğini bilmek ve trafiğini oturtmak istediğim gerçeğiyle yüzleştim. Bu dönemde müzik prodüksiyonuna başladım. Yıl hemen hemen 2016-2017 civarlarıydı. Aslında Kutay İstanbul’da müziğin yönetim tarafını öğrenirken ben de işin teknik tarafını doldurarak habersiz bir şekilde NRFP Connection’ın temellerini attığımızı sonradan fark ettik. Kutay’ın da müziğe geri dönme isteğiyle 3-4 yıl aranın ardından ciddi bir şekilde NRFP Connection’ı kurmak için çalışmalara başladık. Ben bu süreçte İzmir’de tutunamayınca tekrardan Isparta’ya döndüm. Antalya ve Isparta arası bazı mekanlarda belli bir süre tonemeister’lık yaptım. Aynı zamanda bazı kişilere kayıt, mix-mastering ve aranje hizmeti veriyordum. Ardından Antalya’ya geçtim. İzmir macerama benzer hemen hemen aynı janralarda olan ‘’Before I Wake’’ deathcore grubunda davulculuk yaptım. Underground olarak o dönemin kitlesinde çeşitli sahnelere çıktık. Taşındıktan yaklaşık 1 yıl sonra ise Kutay’ın da İstanbul’dan Antalya’ya taşınmasıyla oluşumumuzun sürecini hızlandırdık. Stüdyo açılışı, sistem oturması, kararlar derken şu anda bugünkü halimize gelmiş durumda olduk.
Antalya’ya geçmemle birlikte okul hayatım da tekrardan başladı. Akdeniz Üniversitesi’nde bir gün Güray’la (Nypheria) tanışma fırsatı buldum. Konuşmalarımız neticesinde kanımız ısındı ve bazı noktalarının Kutay’la ortak olduğunu gördüm. Tanıştırmak istedim. Ekip olarak anlaşınca Güray da ekibimize katıldı ve şu an görünen sanatçı tablosunda yerini aldı. Müzik kariyerimde ‘nerdesin?’ diye sorarsanız aslında ben aranjör, prodüktör ve ses mühendisliği kısmındayım. Sanatçı tarafım da var ama uzun süreli ve kesin bir vokal gibi değil. Kendi işlerim genellikle EDM kategorisinde sınıflandırabiliriz. Türkiyede Future House, Bass House gibi türler maalesef yaygın değil. NRFP Connection olarak bu türde de bir ilk olarak zamanla dinleyicilere bu türü aşılamak istiyoruz. Gelecek dönem projelerde bu çalışmaları da göreceksiniz. Söz odaklı projelerin hakimiyeti nasıl ekipteki diğer arkadaşlarımdaysa, sample odaklı vokal tipi içerikler de bende diyebilirim.
Rap hakkında da çok uzatmadan birkaç demeç vermek istiyorum. Benim kısmım çok rap övgüsüyle dolu olmadı, biliyorum. Beni tanımak isteyen okurlar da biraz anlamlandıramayabilir bu adam ne yapıyor yani prodüktör mü sanatçı mı vs. diye. Aslında en büyük sıkıntı da şu; Hayatta birden fazla hüküm sürebildiğiniz bir konu varsa tercih etmekte zorlanıyorsunuz. Birine karar vermek isteseniz de diğerine haksızlık edilmiş oluyor. O yüzden net anlaşılması için odağım her zaman projelerin perde arkasındaki kişi olmak. Aynı zamanda belli dönemlerde kendi sanatımı icra etmek. Bunu da rap kısmında örneklendireyim o halde kafalarda oturması için: Da Poet. Tam anlamıyla bu janrada dediğim işi yapıyor diyebilirim. Buradan da kendisine selam olsun!
Tekrardan çok teşekkür ediyorum yer verdiğiniz için. Destekleyen, okuyan herkese selamlar. Görüşmek üzere!
NYPHERIA
Herkese selamlar! Ben Güray Altunkaynak. Sahne adım ise Nypheria. 9 Eylül 1999 İstanbul doğumluyum. Burada doğup büyüdüm. Üniversiteye kadarki tüm hayatımı İstanbul’da geçirdim. Müzik ile tam hatırlamasam da 7-8 yaşlarında tanıştım. Aslında bir dinleyici olarak tanıştım desem yeridir. Çünkü bunu faaliyete dökme, söz yazma gibi bir niyetim yoktu. Açıkçası düşünmüyordum da. O dönemler imkanlar olmadığı için duyduğum tüm parçaları internet kafeye giderek araştırıp, CD’ye çekiyordum. Sonra eve gelip bilgisayarımdan açıyordum. Bunu başarabilmenin duygusu bile çok ayrıydı cidden. Rap müzik için konuşmak gerekirse tabii ki bizim jenerasyonumuzun mihenk taşları Sagopa Kajmer ve Ceza’ydı. Herkes gibi ben de onlarla rap müziğe başladım diyebilirim bir klasik olarak. Biraz büyüdükten sonra radarıma giren ve beni uyuz eden parçalar ise daha duygusal aşk konseptli parçalar olmaya başladı. Bana son derece içi boş pembe bir alem gibi geliyordu. Bunun aksine anlam bakımından derinlikten etkilenmişim olmalıyım ki tam bu noktada rap müzik beni kendine bir kara delik misali içine çekmeye başlamıştı. Ruh hali ve karakteristik yapıma yansımış, düşünce mekanizmama doğru ilmek ilmek ilerliyordu. Lise hayatımda rap’in underground oluşu daha cazip geldi ve içimdekileri bir nebze olsun denemeye, kağıda dökmeye çalıştım. İlk başlarda ciddi anlamda berbattı. Her ne kadar dinlenmez bir düzeyde olsa da bu bile bana zevk veriyordu.
Yazdığım parçaları artık duyma vaktinin geldiğini anladım ancak her zaman hayatımızda karşılaştığımız o imkansızlıklar doğrultusunda kendi sesimi sadece mikrofonlu kulaklıktan kaydedip dinliyordum. Adım adım hem sesimi hem de liriklerimi nasıl geliştireceğimi hazırladığım bir arşiv gibiydi adeta. Zamanla kullandığım kelimeler ve bağlantıların kalitesi arttı. Yaratıcılığımın genişlemesi için ayna karşısında freestyle yaptığım dönemlere girmiş bulundum. Yıllar içindeki bu değişimden sonra bunu profesyonel olarak yapabileceğime inancım arttı ve yola çıkmaya karar verdim.
Peki ismim neden Nypheria? Bu konuya değinmek istememin sebeblerinden biri de sıkça soru gelmesi. Çok fazla ünsüz harfin yan yana oluşu okunuşunda bir takım sıkıntılar yaratabiliyor ülkemizde ama bunu göze olarak iyi hissettiğim için bu isimle başladım bu yolculuğa. Eski e-sporcu olduğum için bu kulvarda da bir mahlasa ihtiyacım olduğu için Nypheria ismini bulmuştum. Yakın çevrem de açıkçası bu isme alıştı. Büyük anlamlar yüklemenin ve anlatmanın yeri yok yani. Herhangi bir manası yok aslında. Bozmak istemedim ve bu isimle devam ediyorum.
Üniversite için İstanbul’dan Antalya’ya taşınma vaktim gelmişti. Antalya’daki ilk yılımda da artık bu müzik işlerini bireysel olarak nasıl oturtacağım, yol haritam ne olmalı diye düşündüğüm yoğun bir dönemde Denizcan (Papz) ile tanıştım. NRFP Connection adında bağımsız bir müzik şirketinin temellerini attıklarını söyledi ve ilgimi çekti. Konu üzerinde biraz konuştuktan sonra Kutay’la da tanışıp detaylarını masaya yatırdık daha sonra vizyonlarımızın uyuştuğunu hissettim ve ekibe dahil oldum. Açıkçası üçümüzün hoşlandığı, dinlediği yapmak istediği sound tipleri çok farklıydı, ki hala öyle. İlk başta adapte olmakta zorlanmadım desem yalan olur. Nasıl olacak diye bir düşündüm. Daha sonra yelpaze çeşitliliği bakımında bunun benim için ve ekip için bir avantaj olduğunu kafama yazdım. Cidden de çalışmaya başladığımız günden beri bunun getirilerini görüyorum. Adım adım ilerlemek ve bunu süreci görmek insana huzur veriyor.
Kutay ve Denizcan kendi yapmak istedikleri müzikal kimlikleri hakkında belli açıklamalar yaptılar ama ben onların aksine rap konusunda daha detaylı olduğumu söyleyebilirim. Yani onlar rap müzikten uzak demek istemiyorum. Onlar diğer dallarda da yapmak istedikleri işler varken ben bu yapmak istediğim çeşitliliği daha çok rap içerisinde yapmak istiyorum. Rap müzik birçok türden besleniyor ve hala ülkemizde bunu keşfedemeyen tek düze giden bir kalabalık görüyorum. Benim için farklılık ve bu farklılığı denemek, keşfedilmek adına 1 numaralı kural. Yenilikçi olmadığın sürece barınabilmen de maalesef zor.
Tekrara düşmemek için ruh halini tazelemek gerek. Bir müzisyenin en çok zorlandığı konulardan biri bu belki de ama bunu yapmazsan karşı tarafa verebileceğin duygu o denli azalıyor. Yoksa bu sefer insanların kotasını doldurmuş olacağım. Kısacası o anki ruhum halim nasılsa, müzikte benim için o ölçüde gelişiyor.
Düzene İnat yapım aşaması
Sizlere biraz gelecek Nypheria çalışmalarında ve Düzene İnat yapım aşamasından bahsetmek istiyorum. Öncelikle Düzene İnat kısmından başlayalım. Parçanın bestesi ve altyapıları oluşturulduğunda ben İstanbulda’ydım. Kutay’la Deniz stüdyoda farklı şeyler denemek istemişler. 2020 yılının Ocak – Şubat aylarıydı. O dönemler aslında full odak sadece rap gidiyordum. Yapacakları parçadan inanın haberim yoktu ki ilk dinlediğimde ‘Bu ne ya?’ diye sormuştum içimden. Ancak Kutay’la Deniz’in müzikal altyapısı benim müziğe daha geniş yelpazeden bakmamı sağladı, at gözlüklerimi çıkardı diyebilirim.Parçayı dinledim, kafamda nasıl bir şeyler yazacağım aşağı yukarı kesinleşti. Kısa bir süre sonra Antalya’ya döndüm. Kutay’la stüdyoya girdik. Konuyu belirledik ve verse yazımına başladık. Konu belli olunca enerji otomatik olarak liriklere işliyor. Kısa bir süre içerisinde parçanın sözlerini tamamladık diyebilirim. Hatta Deniz’in dinlemesi için bir demo kaydettik. Daha sonra 1-2 hafta vokal çalışmaları oldu. Düz rap vokallerinin yanında melodik, inişli çıkışlı noktaları belirledik. Kutay’ında dediği gibi parça çıkışı Nisan gibi olacaktı ama maalesef pandemi süreci parçanın tarih olarak buralara kadar gelmesine neden oldu. Sağlık olsun, umarım hayırlısı bu olur. Şahsen benim ve ekipteki diğer arkadaşlarımın da zevk aldığı başarılı bir proje oldu. Parçanın prodüksiyonu ne kadar iyi olsa da no name olduğumuz için milyonlara oynaması zor ama ilk müzik video için yeterince geçerli bir mihenk taşı oldu bizim tarafımızda. Müzik video demişken de buradan Blackstone Company’e, yönetmenimiz Eşrefcan Karataş’a, arka planda görünmeyen kahramanlara sonsuz teşekkürler. Gelecek projelerde görsel işlerimizde güzel işler çıkaracağız onlarla.
Lafı çok fazla uzattık, sıktıysak affola. Son olarak gelecek projelerimden bahsetmek istiyorum. Bu projeyle birlikte kariyerimde çok farklı bir dönem başlıyor. Deneysel ve kabul görmüş soundlarla 2021 yılında seri üretim sürecinde katlanacağını umduğum dinleyeceğime güzel işler sunacağım. Bizleri kişisel hesaplarımızdan ve NRFP Connection hesabından takip etmeyi unutmazsanız çok sevinirim.
İlginize çok teşekkürler! Esen Kalın.